31 Mart 2013 Pazar

VAKA-İ HAYRİYE DİYELİM :)

Bugün bilinen üzere 31 Mart..
Düşündüm de ne de çabuk geçmiş 18 yıl. Evet bugün 19 uma bastım diyorum ya hep yaşlanıyoruz ha bire :) Bugün çok farklı bi gündü benim için daha önce sanıyorum ki hiç böyle geçmemişti doğum günüm bi yandan moralim bozukken öbür yandan kahkahalara boğulabiliyordum çok  güzel bi gündü aslında. Bana bu günü mutlu kılan biricik dostuma çok teşekkür ediyorum huzurlarınızda Elif iyi ki varsın hayatımda :) Beni bi yandan duygulandırıp bi yandan gülme krizlerine boğan insan :)
Biliyo musunuz 31 Martta doğduğum için hep kendimi şanslı hissetmişimdir.Vakayım diye rajon kestiğim de olmamış değil hani :) yaparım bilirsiniz. öyle işte bugun özel bi gündü benim için ve bu günü özel kılan yüzümdeki gülücükleri kahkahaya çeviren herkese teşekkür ediyorum :)

29 Mart 2013 Cuma

ENDERUNDAN ANDIRINA


Merhabalar sevgili blogger kullanıcıları..
Bu blog'um da doğduğum büyüdüğüm, tatlı tatsız bir çok anımı yaşamam için bana fırsat sağlayan. Benim gözümde belki hiç bişeye değişemeyeceğim 8000 nüfüslu minicik şehrim Andırından bahsetmek istiyorum. Evet Andırın da doğdum ve büyüdüm her insan gibi benimde memleketime olan büyük bi bağlılığım var. Belki sevdiklerimin orda oluşu belki orda büyümüş olmam belki de gerçekten güzel bi yer olmasıdır : D Aslında çok düşünürüm bu konuyu ve çoğu zaman de sorarım kendime 'Nedir bu andırın sevdası' diye. Cevabını henüz bulamadım bulmamada gerek yok, zaten çoğu şeyi karşılıksız sevmiyormuyuz .
 Andırın Kahramanmaraş'a 90 km uzaklıkta yeşil sahasıyla ilgi çeken bir şehirdir. Pek çok genç sevmez aslında, küçük bi yer olduğu için gençlerin ilgisini çekecek bi aktivite yok. Onlar yok sanırlar zaten görmezler güzelliğini Kışla sı vardır mesela ben huzur bulurum orda kışları kimseyi bulamazsınız yazın da adım atacak yer serin dicem ama bildiğimiz soğuk yani şimdi :D Tek bi carşısı vardır beş dakikada turlarsın. Herkesi tanırsın mesela sen tanımasan da onlar tanır zaten seni. Çoğu zaman eve geliyorum 'anne sana tanımadığım onlarca insanın selamı var' diyorum o derece yani ee benim onları tanımama normal tabi beş yıldır ancak tatillerde gidebiliyorum. Aslında az önce gençlere laf attımda bu sömestr tatilinde bende aynı duyguları paylaştım 45 gün evde oturmak çok kötü bişeymiş :)
 Ha bi de Tirşiğimiz var bizim Andırın Doktoru diye de anılır. Grip olursun tirşik içersin, üşütürsün tirşik içersin,başın ağrır tirşik içersin kısacası her derde devadır o :)
Böyledir işte Andırın bu arada başlık attım Enderundan Andırına diye unuttum onu. Rivayete göre;
Yavuz Sultan Selim 1514 yılında çıktığı Çaldıran seferinden dönerken sefere çağrılmasına rağmen Osmanlı ordusuna katılmayan Dulkadir beyi Alaüddevle üzerine yürüyüp Andırın’ın Akkale mevkiine geldiğinde kendisini karşılayan eşrafın gençlerini işaret ederek "bunların arasından Mekteb-i Enderun’a talebe alınsın" şeklinde emir verdiği, bu mektebe öğrenci olarak girenlere izne gelişlerinde "enderunlu", buna izafeten yerleşim yerine "Enderun" denildiği, bu kelimelerin daha sonra andıran ve Andırın şeklinde söylenmeye başladığı bilinmektedir
     Böyledir işte Andırın bi gün yolunuz düşerse Tirşik içmeye bekleriz :D

28 Mart 2013 Perşembe

SEVGİLİ ÖĞRETMEN ARKADAŞLARIMA..

Kör ve sağır bir kızın bir öğretmen sayesinde hayata nasıl tutunduğunu ve nasıl yaşam mücadelesi verip kazandığını, sonunda da öğretmeni aynı duruma düşünce ona nasıl umutsuzca öğretmenlik yaptığını konu almaktadır. Kör ve sağır doğan Michelle ailesi tarafından anlaşılamamaktadır. Annesi ve babası Michelle'i akıl hastanesine göndermeden önce son kez bir öğretmen tutup şanslarını denemek isterler. Başta öğretmenle iyi anlaşamasalarda bu öğretmenin kızı başarılı bir şekilde eğittiğini görünce bu öğretmenle yola devam ederler ve Michelle bu öğretmen sayesinde üniversiteye gider ancak sonra Michelle'in öğretmeni Alzehimer hastası olur ve Michelle'e bakamayacak duruma gelir. Artık öğretmen olma sırası Michelle'dedir kendi öğretmenine ona öğrettiklerini geri öğretmek için umutsuzca çabalar. Başarılı bir Bollywood dram filmi.

27 Mart 2013 Çarşamba

BLOGGERDAN İLK GÜN

Bugün bilgisayar dersinde yeni bi uygulama öğrendik ama şuanda farkediyorum ki blogger benim için uygulamadan çok daha ötesi. Bazen insan bazı şeylere karşı ayrı bi empati duyar ya bu da onlardan birisi olsa gerek benim için de :) 27 Mart Çarşamba sanki birisinin doğum günü bi an öyle hatırladım ama kimin eğer o kişi bu yazıyı okursa beni affesin. Sanırım 'Beni Affet' i fazla izlemeye başladım herşeye beni affet diyorum şu aralar neyse sürç-ü lisan olduysa affola :D

GÜN DEĞİŞİR..



Günün adamı olmaya çalışma,
Hakikatın adamı olmaya çalış!
Çünkü gün değişir Hakikat değişmez..
HZ. MEVLANA

YILLARIN KÜLLERİ


Dünyanın 8.harikalarından birisi sayılan Ayasofya, Sanat Tarihi ve mimarlık dünyasının 1 numaralı yapısı hüviyetindedir. Bu yaşta ve bu ebatta zamanımıza gelebilmiş ender eserlerdendir. Orijinal adı Hagia Sofia olan, Türklerin Ayasofya dedikleri yapı yanlış bir şekilde, Saint Sofia olarak bilinir. Bazilika, Sofia isimli bir azizeye değil, Kutsal Hikmet’e ithaf edilmişti. Önceki bir pagan mabedinin yerinde yapılmış 3 ayrı bazilika aynı isimle anlatılmıştı. İmparator Büyük Konstantin devrinde kilise yapılmadığı halde, bazı kaynaklar, ilk Ayasofya Bazilikasının onun tarafından yaptırıldığını iddia ede gelmiştir. Küçük ölçülerdeki ahşap çatılı ilk yapı 4. yy. ikinci yarısında Büyük Konstantin’in oğlu Konstantinus zamanında yapılmıştı. 404 yılında, bir isyan sırasında yanan ilk yapının yerine, daha büyük ölçülerde inşa edilen 2. kilise 415 yılında törenle açılmıştı. 532 yılında Hipodromda yapılan bir araba yarışı sonucu çıkan kanlı isyan on binlerce şehirlinin ölümüne ve pek çok binanın yakılmasına sebep olmuştu. “Nika” isyanı diye bilinen ve İmparator Justinyen aleyhine gelişen bu isyanda Ayasofya Kilisesi de yakılmıştı.

GAZETE YAPTIM

g


SON PERDE